Abdullah Orkun Kaya - Liderlik Forumu

TTNET-BİLKENT ÜNİVERSİTESİ 5. LİDERLİK FORUMU, 26 Nisan, AnkaraHerkese merhaba,
Pırıl pırıl gençlerimizin doldurduğu bu salonda olmaktan çok mutluyum. 1 ay
kadar önce Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde görüştüğüm gençler bu etkinliğe
davet etti ve ben de memnuniyetle kabul ettim katılmayı. Tabi,
sahnede/kürsüde değil de sizlerin aranızda, şu koltuklardan birinde olmayı
tercih ederdim. Bu tür etkinliklerde söz almaktan biryandan keyif alıyorum.
Ama itiraf etmeliyim, bir yandan da hafiften yaşlanmaya başladığımı
hissedip, üzülüyorum.
Evet, ben artık eskisi kadar genç değilim ama neyseki TTNET 7-8 yıllık genç
bir şirket.
Ne yapıyoruz TTNET’te?
Ana işimiz internet erişimi. Tabi, İnternet erişiminin yanında Televizyon
Platformu da işletiyoruz. Dijital müzik, oyun, kitap derken işin içerik
tarafında da aktifiz. Eticaret alanında adımlar atıyoruz. Dünyada ilk olan
uygulamalar geliştiriyoruz.
Genç bir ekibim var. Ve daha da gençleştirmek için gayret ediyorum. Zira
faaliyet gösterdiğimiz alanlarda genç bakışların önemi büyük.
Burada da genç bir topluluk görüyorum. Stajlar dışında henüz önemli bir iş
tecrübenizin olmadığını tahmin ediyorum. Kariyer yolculuğunuzun henüz
başındasınız.
Bu yolculuk elbette bugüne kadar
aldığınız eğitimle beslenecek. Kişisel özelliklerinizle şekillenecek.Bir o kadar da fırsatlardan, çevresel koşullardan etkilenecek.Gün gelip kariyerinizi noktaladığınız yaşlarda geriye dönüp baktığınızda
“kariyer planlama” nın aslında çok da mümkün olmadığını göreceksiniz.
Bu noktada sizleri kendi kariyerimle ilgili kısa bir gezintiye çıkarmak ve yol
boyunca kendimce önemli gördüğüm birkaç mesaj vermek istiyorum.
Bilkent İşletme mezunuyum.
Bilkent’teki ilk yıllarımda akademik kariyer
niyetim vardı.
Hatta doktora programlarına kabul almamı kolaylaştırır diye
2 hocamla borsada yapılan yatırımların rastgele seçimlerle bile olsa uzun

vadede kazançlı olduğunu gösteren ampirik bir çalışma bile yapmıştım. Bu
çalışmada yalnız değildim, bir de matematik bölümünden
Nail Eriş adında
bir arkadaşım vardı.
O istikrarlı çıktı, mezun olduktan sonra ekonomi
doktorası yaptı, şimdi de Merkez Bankası araştırma bölümünde aynı
doğrultuda çalışmalarına başarıyla devam ediyor.
Ben fikir değiştirdim. İş hayatını tercih ettim. ...........
İçinizde İşletme öğrencileri ya da mezunları var mı? En çok hangi şirketler
işletme mezunlarını işe alıyor? Audit, bankalar.. başka? Evet, o zamanlarda
da tablo farklı değildi. Ben de birkaç banka, birkaç audit firmasına
başvurdum.
Bu süreçte audit ve bankacılıkta öne çıkan 2 firmadan teklif aldım.
Audit mi banka mı diye düşünürken, ne yaptım? fikir değiştirdim.
.............
Aynı dönemde bir de Gaziantep merkezli Sanko Holding’ten yurtdışında
MBA imkanı da içeren bir teklif almıştım. Aynı teklifi alan çok yakın bir
arkadaşımla birlikte bu teklifi kabul ettik ve Sanko Holding’te kariyerimize
başladık.
Bu arkadaşımın Sanko kariyeri uzun sürdü, yurtdışı MBA ve orda bir süre
çalışma sonrasında tekrar Sanko’ya döndü ve kariyerine üst düzey yönetici
olarak Sanko’da devam ediyor.
Ben onun kadar istikrarlı olamadım. Ne yaptım? Fikrimi değiştirdim. Biraz
da İstanbul’u sevememenin neticesi olarak, ilk birkaç ayın ardından ayrılıp
Ankara’da başka şeyler denemeye karar verdim.
............
Bu süreçte Rekabet Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun sınavlarına
girdim. Çoktan seçmeli sınav yapısı nedeniyle aslında Rekabet Kurumu idi
hedefim ve SPK sınavlarına bir anlamda Rekabet Kurumu sınavlarına
“hazırlık” olsun diye girmiştim. (Klasik sınav neden korkuttu beni? Hukuk
soracaklar, borçlar hukuku ayrı, şirketler hukuku ayrı, maliye soracaklar,
muhasebe soracaklar, hepsi de Türk mevzuatına gore. Ben topu topu 1
dönem hukuk görmüşüm. O da İngilizce. Üstelik hocamız da kim?
Finlandiya’lı Anjaritta Rantanen. Klasik sınavda gümleriz, ama biraz

çalışırsak test tekniğiyle de çoktan seçmeli bir sınavı aşmamız mümkün
olabilir.)
SPK sınavı o yıl tarihinde ilk kez çoktan seçmeli olarak yapıldı. Sadece 2 adet klasik soru vardı.Her iki sınav da olumlu sonuçlandı ve Rekabet Kurumu’na hazırlanan ben
ne yaptım? fikrimi değiştirdim, SPK’yı seçerek 5-6 aylık İstanbul
tecrübemin ardından tekrar Ankara’ya döndüm. SPK’da 6 yıla yakın
çalıştım.
..........
Sonrasında yurtdışı maceram başladı. MIT MBA programına kabul edildim.
MBA eğitimi sonrasında Merrill Lynch –Londra ofisinde çalışmaya başladım.
Burda da yaklaşık 2 yıl kaldım. Merrill Lynch öncesinde evlenmiştim. Bir
kızımız oldu. Yurtdışında, aile desteği olmadan bebek büyütmenin
zorluklarını hissetmeye başladığımız dönemde, Türk Telekom’un halka arzı
ile bizim de ülkeye dönüşümüz için bir fırsat oluştu.
2008 başında Sermaye Piyasaları ve Yatırımcı İlişkileri Direktörü olarak Türk
Telekom’a katıldım.
2011 ortasında Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak grup
şirketlerimizden TTNET’e geçtim. Kasım 2012’de de TTNET Genel
Müdürlüğü görevini üstlendim.
...........
Okurken ve mezun olduğumda hayallerimi süsleyen bir sektör veya
meslek olmadı.
Hocalık dedim, çalışmaya başladım...
Rekabet Kurumu dedim, SPK’yı seçtim.
Ancak attığım adımlar hep yeni kapılar açtı, bir şekilde sonraki adımlarımı
kolaylaştırdı.
Kışla yerine Kampüsü tercih ederek, askerlik tecili için bir master
programına başvurmuştum, güncel konularla ilgili kısa bir hazırlık yaptım

sınav için ancak sınavı kaçırdım. 2 konuya bakmıştım hazırlık sırasında;
Avrupa’da Euro’nun kullanılmaya başlamasının Türk piyasasına etkileri ve
yine o dönemde tartışılan vergi reformu.
(içinizde Çorumlu var mı?
Yozgatlı? hikayesi anlatılacak…..)
Bu hazırlık master giriş sınavını kaçırdığım için işe yaramadı ama o yıl ilk kez
çoktan seçmeli olarak yapılan SPK sınavında karşıma çıkan 2 klasik soru da
bunlar oldu.
Akademik kariyer için üzerinde çalıştığım proje doktora başvurularında
işime yaramadı ama SPK sözlü sınavında o dönemin başkanı Muhsin
Mengütürk’le diyaloğuma damgasını vurdu. Yine SPK’da uzmanlık tezi için
belirlediğim konular beğenilmediği için değiştirmek zorunda kaldım ve
istemeye istemeye hazırladığım tez çalışmam beni MIT’ye taşıyan yolu açtı.
...........
Attığım adımların beni daha sonra tam olarak nereye taşıyacağı
konusunda net planlarım ve beklentilerim olmadı. Kariyerimi
planlamadım. Ancak geriye dönüp baktığımda attığım adımların birbirini
nasıl tamamladığını çok daha iyi görebiliyorum. Bütün bunları tesadüflere
bağlamak doğru değil.
Seçimlerimde öne çıkan ilkeler oldu hep.
Bu noktada çok eski yıllardan bir şarkıya kulak verelim mi? Doktora ya da master başvuruları yapan arkadaşlar var mı aramızda? Bu
başvuruların olmazsa olmaz bir essayi vardır, değil mi? statement of
purpose ya da cover letter. MBA başvurularımı yaparken cover letterıma
Pink’ten bir şarkı sözüyle başlamıştım:
“LA told me: you’ll be a popstar. All
you have to change is everything you are” ne diyor? Bak seni yıldız
yapacağım, şöhret olacaksın. Değiştirmen gereken tek şey, seni sen yapan
herşey!
Bu ironi benim kariyerimdeki seçimlerimde en temel ilkeyi özetliyor aslında. Ömrümüz o kadar da uzun değil ve bu kısa ömrü başka birilerinin hayatını
yaşayarak harcamamalıyız. Kendimizi tanımalı, kendimize uygun adımlar
atmalıyız. Kendimizi feda ederek ulaşacağımız başarılar kalıcı olmaz. Bu

başarı bize mutluluk da getirmez.
............
Bir başka ilkem de sürekli arayış içinde olmak, fikir değiştirmek, “tamam,
şimdi oldu, böyle idare ederim” dememek.
Arayış modunda olmak
fırsatları görmenizi, değerlendirmenizi kolaylaştırır, sizi doğal yollarla –aşırı
planlama yapmadan, kendinizden, karakterinizden taviz vermedenkariyerinizde daha ileri noktalara taşır.
Arayış içinde olmayı organik kariyer planlaması olarak tanımlayabiliriz
belki.
............Arayış içinde olmalı, daha iyisini istemeliyiz. Bu bizi başarıya götürür. Ancak
bunun aşırı bir hırsa dönüşmesine de müsade etmemeliyiz. Hırs kontrol
edilmezse hem kendimize hem de çevremize zarar verir.
Hırsın esiri
olmamak da ilkelerimden bir diğeri.
............
Fikir değiştirmek, o ana kadar yaptığınız hazırlığı bir kenara bırakıp yeni
şeyler denemek, aslında biraz da
hata yapmayı göze almak demek. Hata
yapmayı göze almazsanız başarılı olamazsınız. Bu da sizlerle paylaşmak
istediğim ilkelerden sonuncusu.
............Kendi kariyer yolculuğumdan paylaştığım örneklerle somutlaştırmaya
çalıştığım ilkelerin sizler için de birebir geçerli olacağını iddia etmem
kendimi yalanlamak olur.
Herkes özeldir. Ve hepinizin başarıya gidecek farklı yolları olacak. Hatta
bazılarınız mutlu olmak için “başarılı olmamayı” tercih edecek. Zira başarı
biraz da sizin dışınızdakilerce tescillenen bir konu. Önemli olan mutlu olmak
ve kısa ömrümüzü kendi hayatımızı yaşayarak tamamlamak.
...........Size mutluluk verecek, kendinizle barışık olmanızı sağlayacak birer kariyer
yolculuğu diliyorum hepinize… Sorularınızı yanıtlamaktan büyük mutluluk
duyacağım..

Diğer detaylar
Yan dal:
Kulüpler, mezunlar derneği, kamuda bilkent, spmpd, turkvca,
turkish students association, IR society, şimdiki meslek örgütleri.. crans
montana
Alaca, Corum, izmir, ankara, boston
Tt'ye kadar ekip yonetimi yok. Sifirdan, yavas yavas buyuttum.
Audit/bankacilik - sanko - rk/spk- spk
Euro/vergi reformu
Uzmanlik tezi
Finansci olmama istegi
Ne yaparsan, iyi yap. Hoslanmasan bile birgun faydasini gorursun.
Asiri planlama hayal kirikligi yaratir. Ama yillar sonra geriye donup
baktiginda noktalarin Nasil birlestigini gorursunuz.
Insaniz. Bunu unutmamamiz lazim. Is onemli tabi ama kalp kirmaktan
kacinmak lazim.
Egitim vs onemli calisanlarimizin verimini ve bagliligini artirmak icin. Hangi
egitim? Nasil? "Calisan icin degerli olan nedir?" aklimda. Kendimi onlarin
yerine koyuyorum. Ona gore sekillendiriyorum. Mba, iese (rather than
linkage)
Pismanlik? Broadband'e dahil olmami saglayacak bir yetenek?
Zaman zaman son sozu soylemek gerekiyor, o ayri. Ama cogu zaman benim
onume gelinceye kadar az cok bir mutabakat bulunmus oluyor. Is odagi
onemli. Odaginda is olan yoneticilerden bir ekip kurunca bana az is dusuyor.
Calisanlardan kopuk olmak istemedim hic. Firsatlar yaratmaya calisiyorum.
Ofiste yemek yedigimde short-notice bir iki yonetici, bir-iki eski Calisan, biriki yeni Calisan davet ediyorum. (asansor vs olaylari)
Bilkent sizi profesyonel hayata nasıl hazırladı?
Bilkent’te çok değerli arkadaşlıklar ve dostluklar kazandım. Öncelikle bunu
not etmek isterim. Akademik alana gelince, evet, derslerde başarılı
olduğumu söylemeliyim; ancak dersler dışında da aktif bir öğrenci
olduğumu belirtmezsem kendime haksızlık etmiş olurum. Kulüp
başkanlıkları, bahar festivali organizasyon komitesi üyeliği yaptım. Öğrenci
Konseyi seçimlerinde önemli sorumluluklar üstlendim, toplumsal duyarlılık
projelerine ciddi bir zaman ayırdım. Bilkent’in eğitim kalitesinin yanı sıra
sosyal ortamının da yöneticilik becerilerimin gelişmesinde büyük payı
olduğunu düşünüyorum.
Lisans diplomanızı aldıktan sonra kariyeriniz nasıl gelişti?Kısa bir süre Sanko Holding’de, ardından yaklaşık 6 yıl Sermaye Piyasası
Kurulu’nda çalıştım. Sonrasında yurtdışı maceram başladı. Massachusetts
Institute of Technology (MIT)’nin MBA programına kabul edildim ve 2 yıl
Boston’da yaşadım. MBA bitince Merrill Lynch’in Londra ofisinde yaklaşık 2
yıl görev yaptım. 2008 başında sermaye piyasaları ve yatırımcı ilişkileri
direktörü olarak Türk Telekom’a katıldım. 2011 ortasında finanstan sorumlu
genel müdür yardımcısı unvanıyla Grup şirketlerimizden TTNET’e geçtim.
Kasım 2012’de de TTNET genel müdürlüğü görevini üstlendim.
Lisansüstü çalışmalarınızın ve ilk iş tecrübenizin yurtdışında olması size
neler kattı?
MIT ve Merrill Lynch’te geçirdiğim 4 senenin ardından Türkiye’ye
döndükten sonra kariyerim daha da hızlandı. “Taş yerinde ağırdır”
diyeceksiniz belki; ama “Yerine ulaşıncaya kadar geçen sürede yuvarlandığı
her yerde biraz daha ağırlaşmıştır o taş” diyeceğim ben de. MIT ve Merrill
Lynch yıllarım yoğun rekabet ortamında geçti. Ayakta kalmak, başarılı
olabilmek için her zamankinden daha çok çalışmam, ilişkileri daha iyi
yönetmem, vitesi her gün yükseltmem gerekti. O dönemdeki mesleki
kazanımlarım, Türkiye’ye döndükten sonra üstlendiğim görevlerde daha
başarılı olmamda çok etkili olmuştur.
Networking – Anil Dharni. Google mobile search. Andrew.
Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz? Genel müdürlüğe yükselene
kadar üstlendiğiniz görevlerin yönetici vizyonunuzda payı nedir?
Merrill Lynch öncesinde evlenmiştim. Bir kızımız oldu. Yurtdışında aile
desteği olmadan bebek büyütmenin zorluklarını hissetmeye başladığımız

dönemde Türk Telekom’un halka arzı ile ülkeye dönüşümüz için bir fırsat
oluştu. Nisan 2008’de çalışmaya başladığım Türk Telekom’da gerçekten
başarılı bir 3 yıl geçirdim. Güçlü bir ekip kurmuştum ve şirket yeni halka
açılmış olmasına rağmen yatırımcı ilişkileri alanında Türkiye’de ilk sıralara
yerleşmişti. Ekibim uluslararası ödüller almaya başladı. O noktada artık daha
az çalışarak işleri yürütür duruma gelmiştim bile diyebilirim. Bu rahatlık
fazla uzun sürmedi tabii. Bir enerji şirketinin genel müdürlüğü seçeneği
oluştu. Bu seçeneği değerlendirme isteğimi yöneticilerimle paylaştığımda
Grup içinde kalmam konusunda ısrarcı oldular ve TTNET’in finans
yöneticiliğini teklif ettiler. Görev süremde kurduğum ilişkileri ve kazandığım
sektör deneyimini de dikkate alarak görevi kabul ettim. 1 yıl gibi bir sürenin
ardından da TTNET’in genel müdürlük görevini üstlendim.
Gruptaki ilk görevim, finans ve stratejinin kesişimi sayılabilecek bir alanda,
yatırımcı ilişkilerindeydi. Bu görevde edindiğim sektöre hakimiyet, finans
yöneticiliğime stratejik bir bakış kattı. Sanırım bu duruşumla en güçlü
adaylardan birisi oldum ve yönetim kurulumuz tarafından tercih edildim.
Grubun yatırımcı ilişkilerinden sorumlu olduğum 3 yılın, yöneticilik
adımlarımda çok özel bir yeri olduğunu belirtmek isterim. Türk Telekom
halka arz edilmeden önce var olmayan bu birimi, ben kurmuş oldum. Tek
başıma başladım aslında. Sonra içeriden bir transfer yaptım. Ardından yeni
mezun bir arkadaşımızı ekibe kattım. 3 oldu, 4 oldu, derken 10-15 kişilik bir
ekip yönetmeye başladım. İnsan yönetimiyle ilgili zorlukları yavaş yavaş,
pişe pişe aşmayı öğrendim. Benim adıma büyük bir şanstı. Bir anda geniş bir
ekip devralıp yönetmek zorunda kalmamıştım. Ekip benimle birlikte gelişti,
büyüdü. Bu deneyimin ardından TTNET finans ekibinin, ardından 1.000
kişiye ulaşan tüm TTNET ekibinin yönetimini üstlenmekten çekinmedim.
Sektör bilgisinden ziyade insan yönetimi alanındaki yetkinliklerin daha
önemli olduğunu düşünüyorum üst düzey görevlerde. Ben de üstlendiğim
görevlerle bu yönde sağlıklı bir gelişim gösterdim.
Genç yaşınızda böyle üst düzey bir göreve getirilmek size neler
hissettiriyor?
Öncelikle gurur duyuyorum ve kariyerim açısından önemli bir başarı olarak
görüyorum. Sorumluluğumun arttığının bilincindeyim. Bunun verdiği bir
azim var. Hırs demiyorum, kontrolsüzlüğü çağrıştırıyor hırs. Başarılı

olmalıyım ki beni tereddüt etmeden bu göreve uygun gören yönetim kurulu
üyelerimi mahcup etmeyeyim. Daha da önemlisi, başarılı olmalıyım ki,
başka gençler de örnek alıp önemli görevler üstlenebilsinler. Ben de genç
bir ekip kurdum. Benden sonra da yerime genç bir arkadaşımız gelsin
istiyorum. Gençlere yatırım yapıyorum. Bu yıl ilk kez uzman yardımcısı
programı ile 6 arkadaşımızı işe aldık. 14 binden fazla başvuru geldi. Çeşitli
üniversitelerdeki tanıtımlara bizzat katıldım. Bu 6 gencimizi zaman zaman
üst yönetim toplantılarına davet ediyorum. Programlarının her aşamasıyla
yakından ilgileniyorum. Ülkemizdeki gençlerin girişimci çalışmalarına destek
olmaya çalışıyorum. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki kuluçka merkezlerimizde
gençlerin projelerini hayata geçirmelerine olanak tanıyoruz. Çok yakında
ABD’deki bir kuluçka merkezi ile işbirliği başlatacağız. 3 gencimizi
Massachusetts Institute of Technology bünyesinde bir programa gönderdik,
orada elde ettikleri başarılarla bizleri gururlandırdılar. Doğru adımlar
attığımızın işaretini verdiler. Genç kuşağa yatırım yapmaya devam
edeceğim.
Bu yaşlarda üstlendiğim üst düzey görevin bana olumsuz bir yansımasını da
paylaşmazsam resmi tam anlatamamış olurum. 6 yaşında bir kızım ve 3,5
yaşında bir oğlum var. Bana en çok ihtiyaç duydukları dönemlerinde
yeterince yanlarında olamıyorum; en güzel anlarını çoğu zaman
kaçırıyorum. Eşim ailenin tüm yükünü omuzlamış durumda; çünkü
kariyerimin belki de en yoğun yıllarını biraz erken yaşıyorum. Umarım
kaçırdığım anların telafisi mümkün olur ilerleyen yıllarda.
TTNET’in organizasyonunu teknoloji, finans, satış ve pazarlama başlıkları
altında toplarsak, bu kanallar arasındaki iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
Sözünü ettiğiniz departmanların hepsi ortak başarımızın olmazsa olmaz
parçaları. Bunlara eklenecek diğer birimler de var tabi. Regülasyon,
kurumsal iletişim, iş geliştirme, hukuk, insan kaynakları... Bir tanesi aksasa,
hepimizin başarısı etkilenir bundan. Aksamamak yetmez, aynı yönde
yürümeleri gerekir. Benim görevim de bu yöndaşlığı sağlamak esasında.
Bunu yapmanın birkaç yolu vardır belki ve her biri farklı bir yöneticilik
tarzıdır. Ben yönetim toplantılarımızda herkesin görüşlerini rahatlıkla ifade
edebilecekleri, benim düşüncelerimin de çekinmeden eleştirilebileceği bir
ortam sunuyorum. Farklı fikirlerin çarpışmasından, hep beraber
yöneleceğimiz hedefler çıkıyor ortaya. Kavga, gürültü olmuyor mu?

Pazarlama ile Satış’ın çekişmesi, Finans’ın “acaba bu çekişmeden ne EBITDA
yazarız” diye dikkatle gözlemlemesi... Bunlar olağan şeyler. Ama tüm
gürültü iş için. Başarılı sonuçları da hep beraber kutluyoruz, sahipleniyoruz.
TTNET’in internet alanında ülkenin en büyük servis sağlayıcısı olması
rekabet stratejilerinizi nasıl biçimlendiriyor?
Bugün Türkiye’de internet kullanımı çok önemli seviyelere ulaştı. Ülkemizde
10 yıl önce 20 binin altında olan genişbant abone sayısı bugün 20 milyonun
üzerinde. Sadece kullanıcı sayısı değil, ortalama veri kullanımı da arttı. 3-4
yıl önce TTNET aboneleri ayda ortalama 10 GB veri kullanırdı; bugün
ortalama 33 GB söz konusu. Dijital dönüşümde, TTNET olarak önemli bir rol
üstleniyoruz. Kullanıcının dijital içeriğe istediği yerde, istediği zamanda ve
istediği cihazdan erişebilmesini sağlıyoruz. Elbette erişimin yaygınlaşması ve
hızlanmasına paralel olarak teknolojik altyapıya dayalı servisler de önem
kazanacak. İhtiyaçların ve fırsatların burada olduğunu düşünüyoruz.
İnternetin televizyon izleme alışkanlıklarımızı bile değiştirmesi bu sürecin en
önemli örneklerinden sadece biri. Artık neyi, ne zaman izleyeceğini kullanıcı
belirliyor. Bu da televizyon ve video açısından yeni fırsatlar doğuruyor. Aynı
şekilde oyun sektörü, e-ticaret ve bulut bilişim heyecan verici şekilde
büyüyor. Gayrimenkul sektöründe akıllı evlere ağırlık verilmeye başladığını
görüyoruz. Çok farklı sektörlerde internetin makineleri birbirine bağladığı
çözümlerle karşılaşıyoruz. Bahsettiğim alanlar aslında TTNET’in odaklandığı
konulara da işaret ediyor. Bu alanlardaki hizmetlerimizi de abonelerimizin
hizmetine sunuyor, çalışmalarımızı internet erişiminin ötesine taşımak
üzere yoğun bir gayret gösteriyoruz. Bütün gayretimiz aslında pazardaki
konumumuzla ilgili. Lider internet şirketi olarak pazarı büyütecek olan da
ancak biziz. Rakiplerimiz daha çok bizim abonelerimizi kendilerine
kazandırma yönünde gayret gösterecek, biz de tüm oyuncular için pazarı
büyütmeye odaklanacağız. İşin ekonomisi, doğası bunu gerektiriyor.
• TTNET 2013'te hızlı bir büyüme gösterdi. Son 5 yılın en yüksek satış
performansı ve son 3 yılın en düşük iptal rakamlarıyla TTNET genişbant
abone sayımız 6.3 milyonu aştı. Fiber ve Hiper adlarını verdiğimiz
yüksek hızlı internet abonelerimizi üçe katladık ve bu alanda da pazar
liderliğini elde ettik. Internet altyapısıyla çalışan televizyon

platformumuz Tivibu 300 bin aboneye ulaştı.
• TTNET Müzik, Playstore gibi servislerimizi daha da zenginleştirirken,
e-ticaretten, dijital ödeme sistemlerine kadar birçok yeni iş alanına
yöneldik. Yeni servislerden elde ettiğimiz gelirleri bir önceki yıla göre
yüzde 50 oranında artırdık.
• Lovemark 2013 Araştırmasına göre TTNET, Türkiye’nin en sevilen
ikinci markası ve ISS kategorisinde en sevilen marka seçildi. Teknoloji
sektöründe en çok çalışılmak istenen şirket konulu bir araştırmada ise
TTNET, internet şirketleri arasında da Google’ın ardından en çok
çalışılmak istenen ikinci şirket oldu.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Abdullah Orkun Kaya

Abdullah Kaya Bluecap